Kent,
Meydan, Hafıza
İnsanların biriktirdikleri gibi kentlerin de biriktirdikleri vardır. Kentler yüz yıllarca, bin yıllarca biriktirirler. Çünkü bugün var olan ve içinde yaşadığımız yerleşkelerin altında binlerce yıllık birikimler, yaşamlar, kentler yatmaktadır. Şehirlerin yaşam anlamında da insanlardan çok fark yoktur; kurulurlar, büyürler, yaşlanırlar ve yenilenebilirler. İnsanlardan farkı çok uzun yıllar hayatta kalırlar. Şehirlerin biriktirme şekli; yapılar, yollar, inanç merkezleri gibi belirlediği nirengi noktaları şeklinde olmaktadır. Önemli olan bu birikimleri, gelişmeyi, yaşlanmayı, yapıları, şehrin hafızasını insanlarla birlikte koruyarak bir düzen içerisinde tutmaktır.
Heykel önü, Uşak için bir nirengi noktası, Uşak insanı için buluşma alanıdır. Kentte yaşasın ya da yaşamasın, kente yeni gelmiş olsun, kent sakini olsun herkesin rahatlıkla ulaşabileceği kent merkezini tarifler. Belki yüz yıl öncesine kadar tanımlı olmayan bu alan, kamusal bir yapının tanımlamasıyla Uşak kentinin hafızasında yer edinmiş şehrin merkezi kabul edilerek meydanlaşmıştır.
Şu aralar yıkım haberleri ile adından sıkça söz ettiren Uşak Hükümet Konağı, kent merkezini Atatürk heykeli ile tanımlayarak kent meydanı oluşmasına katkı sağlamış, 60 yıldır kent hafızasında yer edinen Uşak'ın kalbini betimlemeye devam etmektedir.
Uşak Hükümet Konağı’na mimari açıdan bakıldığında 1960 ve 70'li yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan modern mimarlık örneklerinin başarılı bir ürünü görülmektedir. 60 metreyi geçkin cephesi ile yatay mimariye sahip yapıya dinamizm vermek adına dikey güneş kırıcılar, devletin gücünü simgeleyen ve net şekilde algılanması sağlanan yapının konstrüksiyonunun parçası olan fil ayakları diye tabir edilen dairesel kolonlar, çatısında merhameti simgeleyen kuş evleri ve yapının dışından net şekilde okunan giriş saçağı ile insan ölçeğini gözeterek devleti simgeler nitelikte ciddiyetle tasarlanıp inşa edildiği ve döneminin mimari özelliklerini en iyi şekilde yansıttığı görülmektedir.
Modern mimarlık anlayışının en başarılı örneklerinden birisi olan Dünya ve Türkiye’de nadir bulunur şekilde yapıldığı dönemin mimari üslubunu en iyi şekilde yansıtan böyle bir yapının tanımladığı meydan ve Atatürk anıtı, şehir için çok güçlü bir bağ oluşturmuş ve kent belleğinde yerini almıştır. Bu bileşenlerden birini ortadan kaldırmanın kentte yaratacağı mekansal ve ruhsal kaybı tamir etmek neredeyse imkansız olacaktır.
Sahibi olduğumuz ve belkide değerini çok anlayamadığımız bu mekansal oluşum, bugün 30 yaşının üzerinde olan kent insanı için milli bayramların kutlandığı, geçit törenlerinin yapıldığı, kurtuluş günlerinde bayrak seremonisinin izlendiği hatta en az bir kere bayrakları selamlayarak geçit törenine katıldığı, ilk konserini dinlediği, arkadaşını eşini dostunu beklediği gerçek bir değerdir. Bu tür mekanlara dokunuşlar aynı zamanda kent hafızasına da dokunuş olduğundan yerel yöneticiler tarafından katılımcı bir politikayla ele alınmalıdır.