Uşak'a ilk geldiğim 98'li yıllarda, mecburiyet caddemiz İsmetpaşa'da dolaşırken bir ilan görmüştüm:
"VARGELCİ ARANIYOR"
Uzun süre bilgisiz olduğum anlaşılır endişesiyle nedir bu diye soramadım. Google'da yoktu o zamanlar .
Evde düşündüm durdum ki en akla yatırdığım tanım, eksik olan birşeyi varıp alıp gelen biri yani personel gibi bir şeydi. Bunun ilan vererek bulunacağı konusuna da bir türlü anlam veremesem de, sonunda sevdiğim ve geçen yıllarda kaybettiğim doktor ve oda arkadaşım Ümit Bayraktar'dan gülerek cevabını almıştım. Aslında ne önemli bir görevmiş ve zor bulunan bir elemanmış VARGELCİ.
Uşak"ın olmazsa olmazıymış.....
Yıllarca bu vargeli hiç unutamadım. Vücudumuzda da aslında hiç de önemini bilmediğimiz o kadar vargelci var ki, bunu da Norveç'in en uç noktası Bergen"den kocaman bir suyun içinde kaybolduğumuz gemide giderken anlatayım istedim.
Hayatımız pamuk ipliğine bağlı denir çoğu zaman.
İnsan hayatının devamlılığı için gerekli olan en önemli unsurlardan biridir SU .
Suyun yoğrulduğu, inşaatların perde betonu misali, sağlam bir yapıyla tutturulduğu bir malzemeye de ihtiyaç duyar vücut. Ekstraselüler matriks
hücreler arası boşluğu dolduran tabiri caizse sağlam bir çimentodur.
Ne susuz ne de bu maddesiz olmaz vücudumuz.
Suyu hem hücrelerinizin arasında, hem de tüm kanınızda bulabilirsiniz.
Kanı akıtan odur. İlaç içtiniz onunla taşırsınız tüm artıklarını. Gözünüzde göziçi suyu vardır top gibi durmasını sağlar. Beyninizin içindeki kanalda beyin omurilik suyu dolaşırki o da hava yastığı gibi beyninizi sarsıntılara karşı korur. Kalbiniz yoğurt kesesi gibi sarılmıştır bir zarla. O iki yapraklı zarın arasında da su vardır zarlar birbirine çatır çatır sürtmesin diye.
Bebek sahibi olursunuz, rahimin içinde bebeğin yüzdüğü ve beslendiği amniyon suyudur. Çişiniz gelir, idrar torbanızda atıklar suyun içinde birikir. Posasını çıkardığınız büyük abdestinizde bile su vardır. Babaannenizin namaz kılarken kıtırdayan dizinin içinde aslında eklem sıvısı vardır da azalmıştır. Genç insanların derisini alıp çektiğinizde şak diye yerine gelirken, dedemizin derisi ağır çekim gider yerine. Bunun da sebebi çoğunlukla azalan su miktarındandır aslında.
40 yaş üstü kadınların başı döner, vertigo var der doktoru. Çoğunlukla vertigo zemininde kulağın içindeki salyangozun içindeki sıvının evsafı bozulmuştur. Sümkürürsünüz ki onun da içinde su vardır.
Gelelim enstantaneye....
Bazen sulu bu adam deriz konuşmalarının ayarı kaçana. Sululuğun miktarı ölçülür mü bilemem ama tıpta kadınla erkek arasında da su oranında azıcık fark vardır....
Sulak yerde büyümüş deriz iri- yarı olana ki yeşilin bol olduğu Norveç'te suyun ne kadar işe yaradığını, ormanları ve sayıca dünyada en fazla göl miktarını görünce anlıyoruz.
Çok kurnaz olanlara "sulu götürür susuz getirir" derler ki bu da suyun bedendeki önemini ortaya koyan sözlerimizden biridir.
Ölüme yakın kişilere ise gözünün feri sönmüş diyerek yine suyun azalmasından bahsederiz.
Bir zamanlar bizim evde Sulukçu Urkuya diye biri sürekli örnek verilirdi. Gerçek bir kişimiydi fazla bilmem ama ağzımızı tutamadığımızda, yemeği ya da tükürüğümüzü savurduğumuzda bize SULUKÇU URKUYA gibi derlerdi. Şaka bir yana evimden çok şey öğrendim. Merak etmeyi ve her öğrendiğim şey için heyecan duymayı gururla öğrendiklerim arasında sayabilirim.
Umarım sizler de çocuklarınıza ve kendinize çok şey öğretebilen, meraklandıran ve heyecan uyandıran kişilerden olursunuz........
Suyla kalın ama SULU olmayın.
Sevgilerimle
Ne güzel bir anlatı.Gönlünüze sağlık.
Çok güzel anlatmışsınız Ayse ablacım ♥️ Yüreğine ve kalemine saglik????
Gereksiz bir yazı birşey anlamadım ki bende doçenti. tamam hocam norveçtesiniz bunu anladık :)
19 Kasım da Uşak’ta ilk kez gerçekleştirilecek olan TEDx etkinliğinde Sn. Burçak Yüce “Su Üzerinden İnsanı Okumak” isimli bir konuşma yapacak. Bekleriz Hocam.